İdeal Yönetici ; Recep YAZICIOĞLU Örneği
- Fatih İLHAN
- 10 Eyl 2014
- 4 dakikada okunur
Yöneticilik, hayırlı ama zor ve maalesef genellikle ağırlığı altında ezilenlerine şahit olduğumuz bir görev. Efendimiz’in (sav) ifadesiyle, “Yöneticilik bir emanettir ve kıyamet gününde perişanlık ve pişmanlıktır”. Sırf bu Hadis dahi, bu görevin ne kadar zorlu olduğunu özetler mahiyette. “Mevlâ’m ülkemizdeki yöneticilerin tamamını muvaffak eylesin” diye dualarımızla kalemimizi kağıdıyla buluşturalım…
Yöneticiliğin hakkını veren ve bu hususta ideal olarak addedilebilecek kişi sayısı tarihimizde ne yazık ki azdır ve bu kişilerle ilgili fazlasıyla anekdot bulunmaktadır. Ben bu yazıda yüksek müsaadenizle hak ettiği değeri görmediğini düşündüğüm, şimdiki gibi bir Eylül günü (08 Eylül 2003) şüpheli bir şekilde aramızdan ayrılan hemşehrim Recep YAZICIOĞLU’ndan ve onun yöneticiliğinden bahsetmek istiyorum.

Recep YAZICIOĞLU, Trabzon (Sürmene) doğumlu halk adamı ya da bilinen nâmıyla Halkın Valisi. İdeal bir yönetici olduğunu kanıtlar biçimde adından bahsedildiğinde farklı ideolojiye sahip kişiler tarafından saygıyla anılan, güzel ülkemde bu vasfa sahip ender kişiliklerden biridir. Maalesef arı kovanına çomak sokması onu Hakk’a kavuştururken bizleri de kendisinden mahrum bırakmıştır.
Peki Recep Yazıcıoğlu’nu başarılı bir lider yapan neydi? Sırf bu konuyu işleyen Turan YALÇIN, 2013 yılında basılan kitabında “Recep Yazıcıoğlu’nun Liderlik Sırları” ‘nı irdelemiştir(İlgili kitap tavsiye olunur). Yalçın bu eserinde, Yazıcıoğlu’nun başarılı yöneticiliğinin ilk ve en önemli özelliğini de Samimiyet olarak ifade etmiştir. Samimiyetinin yanısıra özellikle ekip çalışmasına olan inancı ve Efendimiz’in sünneti olan istişareye verdiği önem başarısının önemli sırlarındandır. Ayrıca her başarılı yöneticinin ortak özelliklerinden olan okuma alışkanlığını da unutmamak gerekir. Halka hizmet Hakk’a hizmettir felsefesinin hakkını vermesi, onu hoş sadâ ile anmamıza vesile olmuştur.
İdeal yönetici’nin en önemli özelliklerinden biri de halka uzak olmaması(bir diğer deyişle halkın dilinden konuşması)dır. Valilik çalışanlarına sorulduğunda, Yazıcıoğlu’nun evrak inceleme ve imza işlerini akşamları yaptığını, gün içinde kendini makamına hapseden bir idarecilikten ziyade halkın arasına katılan yapısından bahsedilmektedir. Ayrıca Hz. Ömer’den bildiğimiz, yer yer Osmanlı padişahlarında da gördüğümüz tebdil-i kıyafet idaresi altındaki yerleri teftiş etmesiyle de tanınan Yazıcıoğlu, halkla diyaloğu en iyi yöneticilerden biridir.
Peki halkın dilinden konuşmak ve halkı anlamak nasıl olur? Konuyla ilgili olarak Yazıcıoğlu dendiğinde aklıma sizlerle paylaşmak istediğim “hükümet istifa diye bir eyleme müdahalesi” geldi.
Vaktiyle Erzincan’da “Hükümet İstifa” nidâlarıyla bir eylem yapılıyor. Yürüyüşe katılım her geçen dakika artıyor. Valimiz geçiyor kalabalığın önüne ve tek tek herkese neden yürüdüğünü soruyor. Çözüm bulalım, bulamazsak bende sizinle birlikte yürüyeyim diyor. Neden yürüdüklerini sorduğunda herkesin derdi farklı ve hükümet ile alakasız konular. Üniversite sınavına girip, kazanamama endişesi olan mı dersiniz, haberlerde Erzincan’dan bahsetmeyen TV’ye kızan mı dersiniz, kömür alamayan mı. Daha detaylı sorunca asıl yürüyüşü başlatanların deprem sonrası nakil talep eden memurların başlattığını görüyor. “Sizler giderseniz devlet işleri bu ilde nasıl yürüyecek, sizin yerinize memur gelmedikçe naklinizini onayla(ya)mıyoruz” diyen Vali’ye halk hak verir. Elbette valim, onaylamayın diyorlar. Sonra Yazıcıoğlu, geçiyor yürüyüşün önüne, biraz daha yürüdükten sonra katılımcılar dinlenmiş, dertlerini ifade etmiş olmanın huzuru ile dağılıyor. (Detaylı bilgi için Yavuz DONAT’ın, 1992 tarihli Hükümet İstifa köşe yazısı ya da “Neden Sıradışı bir Valiyim Kitabının 3. Bölümü incelenebilir)
İdeal yönetici, halk için projeler yapmalı ve bu projelerin takipçisi olmalıdır. Yazıcıoğlu, bulunduğu bölgedeki yatırımları sık sık kontrol eder ve o dönemlerde başlayan ve bitmeyen projeler gibi atıl kalmasını önlerdi. Hatta o dönem için inanması güç ama sıkı takibiyle hemen hemen bir çok projenin teslim tarihinden önce teslim edilmesini sağlardı. Size abartılı gelebilir ama gazeteci Hüseyin ÖZTÜRK, Recep YAZICIOĞLU’nu tanımlarken “Vali Yazıcıoğlu’nun bulunduğu illerde yaptıklarını, Cumhuriyet hükümetlerinin 56’sı yapmamıştır” demiştir.
En üzücü tarafı da şudur ki, böyle bir Valinin de kızak diye tâbir edilen, merkeze çekilmesi olayıdır. Gelmiş geçmiş en başarılı Vali’lerden biri (belki de sıralamanın lideri) olan Yazıcıoğlu, herkes terfisini beklerken Merkez valiliğinin tadına bakmıştır. Zülfüyâre dokunmuş olsa gerek. Kendisi sık sık ülkenin daha iyi yerlere gelmesi için Sisteme yönelik eleştirilerde bulunurken, müsteşarlık kanadıyla “İl’i aşan beyanlarda” bulunduğu gerekçesiyle ihtar edilmiştir. Oysa İl yöneticiliği de sistemin en önemli kanatlarından biri, lâkin anlamak isteyene…
Başarılı yöneticilerin olmazsa olmaz özelliklerinden biri de zorluklarla karşılaştığında doğruluktan ödün vermemesidir. Kızağa çekilmenin Yazıcıoğlu’nu hiç etkilemediği gibi. Merkeze diğer bir ifade ile kızağa çekilse de, il çalışmaları yanısıra ulusal çapta da yönetim sistemi üzerine güçlü eleştirilerini dile getirmekten hiç çekinmemiştir. Yazıcıoğlu, söyledikleri ile milyonluk oylara sahip partilerden daha ses getiriyordu. Bu nedenle parti kurma konusu kendisine aktarılınca parti kurmanın en son iş olduğunu ifade etmişti. Ömrü vefa etmedi ve kendisini hak ettiği gibi daha iyi yerlerde göremedik maalesef. Kendisinin mezar taşına yazdırmak istediği gibi “Hür, demokrat, adam gibi bir ülkede yaşayamadan gitti”.
Efendimiz’in (sav) bir Hadis-i Şerif’inde ifade ettiği gibi “Nasılsanız, öyle yönetilirsiniz”. Bu nedenle ideal yönetici için ideal halk olmamız gerektiğini de unutmamak gerekir. Bu nedenle yazımı affınıza sığınarak ideal yönetici olarak gördüğüm Recep Yazıcıoğlu’nun bizleri eleştirisine ayırmak istedim. “Bizler hiçbir şeyden şüphe duymuyoruz. Üretici olamıyoruz. Bizler sadece bekliyoruz. Vali tebdili kıyafet giysin Denizli'yi kurtarsın. Başbakan Türkiye'yi kurtarsın. Böyle bir şey yok. Kurtarıcı halktır. Halkın örgütlü gücüdür, halkın katılımıdır. Problemler bu şekilde çözülür. Ama biz hep kurtarıcı, kurtar bizi ana, kurtar bizi baba gibi yetişme tarzımızdan kaynaklanan beleşçi bir yaklaşım içindeyiz. Bu nedenle bizden dinamik bir yapı, dinamik, özgür, üretken beyinler çıkmıyor”.
Saygılarımla
Not: Detaylı bilgi isteyenler Yazıcıoğlu’na ait “Bu Sistem Değişmeli”, “Sil Baştan”, “Neden Sıradışı Bir Valiyim” kitaplarını okuyabilir. Ayrıca Ayşe KULİN’in “Köprü” isimli romanı da Yazıcıoğlu’ndan bahseder. Ayrıca bu roman, “Köprü” adıyla 65 bölümlük bir dizinin de senaryosunun temelini oluşturmuştur. “Vali” filmini ise öyle ümit ediyorum ki herkes izlemiştir. İzlemeyen varsa kesinlikle tavsiye ederim…
Comments