Doğu Karadeniz'de Kumanlar, Dernekpazarı ve Külünkoğulları
- Fatih İLHAN
- 25 Eki 2013
- 6 dakikada okunur
Karadeniz Türkiye’nin en nadide bölgesi olarak geçmişten günümüze önemli rollere ev sahipliği yapmıştır. Trabzon için öngörülen Fatih’in fethettiği, Yavuz’un yönettiği ve Kanuni’nin doğduğu şehir ibaresi bölgeyi ifade etmektedir. Bu çalışmada Doğu Karadeniz, Trabzon, Dernekpazarı ve Külünkoğlu aileleri özellikle büyük tartışmalar içeren 1461 öncesi için kademeli olarak incelenmiştir. Bu çalışma bir özet niteliğinde olup bölge ile ilgili değerlendirmelerin daha anlaşılabilir olması için ayrı başlıklar halinde sunulmuştur.
Doğu Karadeniz Bölge Halkları
Doğu Karadeniz denilince ilk olarak akla Yunanlı yerleşimleri gelmektedir. Esasen Doğu Karadeniz’de daha önceleri yerleşmiş olan bazı yerel halkın bulunduğu ve bu kabilelerin genellikle orta asya kökenli ve Turani kavimler olduğu Charles Texier, Fallmaerayer, Pullant, Heredot, Ş. Günaltay, vs. gibi tarihçilerinden öngördüğü bir gerçektir[1, 2]. Bu bilgiler ışığında M.Ö. 800’lü yıllar itibariyle Kuzey Karadeniz’de Kimmerler ve İskitler bölgede yerleşmişlerdir. Özellikle İskitler Doğu Karadeniz’e ayrı ayrı zaman dilimlerinde küçük gruplar halinde yerleşmiş ve zamanla nüfuslarını arttırmıştır[1, 3]. Savaşçı ve itaatsiz yapıları ve savaş aleti yapımı konusunda madencilik gibi alanlarda etkin bir beceriye sahip bu halklar bölge egemenliğini almaya kalkışan Persler ve Romalılara karşı direnmişlerdir. Özellikle bu direniş nedeniyle asıl amaç olan deniz kıyısında yerleşen Persler ve Romalılar dağlık alanlarda egemenlik konusunda genellikle sıkıntı yaşamışlardır[4].
Doğu Karadeniz ile ilgili yazılı kaynakların ilki Anabasis (Onbinlerin Dönüşü) isimli Yunan Ksenophon’un seyahatnamesidir. Pers savaşından geri dönerken Karadeniz kıyılarından geçen Ksenophon’a göre Trabzon bölgesi civarında M.Ö. 401 tarihinde Driller, Khalybiler, Kolkhlar, Taokhlar, Makronlar, Mossynoikler, Tibarenler, Heptakommenler ve Hellenler yaşamaktaydı[5]. Kendisi Yunan kökenli olan Ksenophon, bu bölgede yaşayan halkların bağımsız oldukları ve ne Pers ne de Yunan kökenli olmadıklarını ifade etmiştir[4].
Kuzey Kafkasya’da yerleşik halde bulunan Hunların, yer yer Anadolu seferleri yapmış, bu aşamada Karadeniz bölgelerinde keşif yapmış oldukları söylenebilir. Öyle ki, bu tarih sonrasında (M.S. 395) birçok Türk boyu küçük gruplar halinde bölgeye yerleşmeye başlamışlardır. Ön keşif sonrası görülen geçitlerden önemli olanlarından biri de Dernekpazarı’nın da içinde bulunduğu Solaklı Vadisidir. Bu geçitlerden Uz (Oğuz), Peçenek gibi büyük Türk boyları bölgede kendilerine yer bulmuşlardır[6, 7]. 11. Yüzyıl sonrasında önemli bir göçte Kuman/Kıpçak Türkleri tarafından gerçekleşmiştir. Bu kafilelerden ilki 1118 yılında Gürcü Kralı David tarafından davet edilen 45.000 kişilik bir Kuman topluluğudur. Kumanlarla birlikte Doğu Karadeniz’e doğru hareket eden Gürcüler başta Artvin, ilerleyen süreçte de Rize ve Trabzon bölgelerine yerleşmişlerdir[8]. 1237’den sonra Bizans verilen arazi ve ikametgâh hakkı karşılığında askerliğe katılma zorunluluğu öngörmüştür. Karadeniz’de olduğu gibi Kumanlar, Trakya, Makedonya ve Anadolu’nun çeşitli yerlerine yerleşirken, Macar Kralı Bela da topraklarına yerleşmek isteyen 40 bin kadar Kuman’a iskân izni vermiştir[9]. Gürcü Kralı ve Kumanlar, Gürcü Kralının Doğu Romanın bir kolu olan Trabzon Rum İmparatorluğu ile yakın ilişkileri nedeniyle bu yeni krallığın ilk kuruluş ve savunma amaçlı olarak faaliyet gösteren Kumanlar önemli askeri görevlere de atanmışlardır[7].
Trabzon bölgesine yerleşen (özellikle Solaklı, Sürmene ve Değirmendere bölgelerine) Kumanlar, Hristiyanlaşsa da Türk kimliklerinden kopmamış, bölgede Türk isimlerini kullandıkları Osmanlı egemenliği sonrasında görülmüştür[9]. Karadeniz’de kültürel bir öğe olmasına rağmen son dönemde aslen Yunan kökenli olduğuna ilişkin lobilerin bulunduğu Kemençe de Kumanlarla yakından ilgilidir. Kemençe Kumanlarda şahıs ismi olarak dahi kullanılmıştır. 1290 yılında Macar kralı IV. Laszloyu öldüren Kumanlardan birinin adı da Kemenche idi. Kırım yarımadasında da Kemençe, Küçük Kemençe, Murzatar Kemençe gibi yer adlarına rastlamak da mümkündür. Gagavuzlarda Kemençe kelimesinin anlamı Keman olup, Kemençe çalınarak oynanan oyunun adı da Horondur. Ayrıca Gagavuzların kültürel öğeleri incelendiğinde Karadeniz ile bariz yakınlıklar içerdiğini görmek mümkündür[1, 10, 11]. Dernekpazarı’nın Kondu ismi de bu zamanlarda verilmiş olup, tamamen Türkçe kökenlidir. Oturdu, yerleşti anlamıyla verilen Kondu ismi, o dönemden günümüze kadar gelmiş, son dönemde Dernekpazarı olarak değiştirilmiştir[1]. Tıpkı Kondu gibi, Sürmene de yer alan Çavuşlu köyünün eski ismi Kumanit’tir. Tonya’da Kumandoz yaylası, Vakfıkebir’de Kumano deresi, Tirebolu’da Kuman Yurdu yaylası, Espiye’de Kumanovacık yaylası, Of’ta yer alan Kumludere bölgesinin eski ismi olan Kumanit o döneme ait verilen Kuman bazlı isimlerdir. Osmanlı fethinden sonra yapılan incelemelerde bu isimlerin yer alıyor olması, bu bölgelerde Kuman Türklerinin yerleşmiş olduğunu ve Türk kimliklerini kaybetmediklerinin önemli göstergeleridir[9]. Rasony’nin “Kuman Özel Adları” adlı sözlüğünde yer alan Kuman menşeli isimlerden bölgemizde de yer veya aile adı olarak rastlanan bazı adlar şöyledir; Ayaz, Balaban, Balta, Barkan, Boğa, Çakan, Çora, Kaba, Kaban, Kaçmaz, Kara, Karaca, Karaduman, Kepenek, Koç, Koçali, Koçkar, Kolbas, KÜLÜNK, Tepret, Tolun, Toruntay, Ulaş vs[10].
Trabzon bölgesine Trabzon Rum Krallığı döneminde gelen Kumanlardan başka İlhanlılar ve Trabzon Krallığı hudutlarında yaşayan Oğuz/Türkmenlerden de göçmenlerin gelip yerleştiğini söyleyebiliriz. Zaten Trabzon Krallığı tarihini incelediğimiz zaman Trabzonlu prenseslerin 11 tanesinin çevredeki Müslüman Türkmen Beyleri ile evlendiğini görürüz[12]. Anadolu Selçuklu Devleti ve Akkoyunlular o dönemde bölgeyi hakimiyeti altına almaya çalışmış, Trabzon Rum İmparatorluğunun batı sınırı Trabzon’a kadar gelmiş, fethedilen bölgelere Akkoyunlular ve Anadolu Selçuklu Devleti tarafından Çepniler yerleştirilmiştir[1, 13].
Bölgenin nihai kaderi Osmanlı Devleti Fatih Sultan Mehmet Han ile fethi 1461 yılında gerçekleştirmiştir. Fetih sonrası bölgedeki Türk halk zamanla Müslümanlaşmış, Türk olmayan Doğu Roma İmparatorluğu sakinleri de 16. Yüzyıla kadar zorunlu göçlere tabi tutulmuştur. Hem bölgenin Türkleştirilmesi için başta Maraş olmak üzere bazı bölgelerden göçler sağlanmıştır. Bölgenin Türkleştirilmesinde Yavuz Sultan Selim döneminde, Safeviler tarafından Akkoyunlu devletine son verildikten sonra, kalan Akkoyunluların Trabzon ve çevresine yerleştirilmesi örnek olarak gösterilebilir[9]. Nitekim günümüzde bölgede yaşayan halkın önemli bir bölümü de Akkoyunlular devleti kökenli Türkler odluğu söylenebilir. Osmanlı hakimiyetinde kalınan dönemde yer yer çete olayları ve ayaklanma olayları bölgede gerçekleşmiş ve bunun sonucunda başta sorumluların sürgün edilmesi şeklinde sonuçlar doğmuştur. Örneğin 17. Yüzyılın sonlarına doğru bazı gayrımüslim halklardan alınan fazla vergi bölgede bazı ayaklanmalara sebebiyet vermiştir. 1711 yılında (1121 Hicri)bu durum pik yapmış akabinde bölgede sorun çıkaran kişilerin Gürcistan’a Anagra Kalesine sevk edilmesi sağlanmıştır. Bölgede ki gayrimüslim halkın bu şekilde minimum seviyelere düştüğü bilinmektedir. Bu fermanlar incelendiğinde Çaykara ve Dernekpazarı Bölgeleri (Kadahor, Kondu, Hola-i Kebir) önemli bir nüfus hareketliliği geçirmiştir[14]. 1486’da bölge nüfusunun %80’i Hristiyan iken, 1553 yılı Trabzon Sancağı Tahrir Defteri’nde Müslümanların oranı %47’e kadar çıkmıştır. Özellikle Doğu Anadolu’da yer alan Safevilerin kışkırtabileceği tehlikesiyle bölge İslamlaştırmaya çalışılmış ve 1583 yılında Müslüman nüfusu %54’e ulaşmıştır[15]. Bölgede yer alan Türkler, fetih sonrası çoğunlukla İslamlaşmış ve göçten pek etkilenmemiştir. Of’a bağlı köy nüfuslarının bu nüfus değişimleri sonucunda 1876 vilayet salnamelerinde Of kazalarına bağlı 103 köyün tamamında yalnızca 82 hanede gayrimüslim halkın bulunduğu tespit edilmiştir[16]. 1834 tarihinde toplanan vergilere ilişkin kayıtlar incelendiğinde yalnızca Of’a bağlı Zisino (Bölümlü), Halt (Söğütlü), Kuruç (Sivrice) ve Yiğa (Yarlı) köylerinde gayrımüslimlerin bulunduğu ifade edilmektedir[17]. Nitekim bu kalan gayrımüslimlerin de Cumhuriyet döneminde yapılan mübadele sonrasında bölgede gayrımüslim halk kalmamıştır[18].
Doğu Karadeniz Bölgesinin Hakimiyet Tarihi
Roma imparatoru Neron, bölgenin Perslere karşı girişilmesi muhtemel seferler için deniz yolu olarak önemli bir liman kenti olduğu ortaya çıkınca M.S. 64 yılında bölge hakimiyeti Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilmiştir[14]. Her ne kadar bölge hakimiyeti Roma İmparatorluğu’nda gibi görünse de yerel halkın savaşçı ve itaatsiz davranışları yanı sıra coğrafi yapıda dağınık halde yaşamaları nedeniyle sahil bölgeleri haricinde tam anlamıyla bir denetim sağlayamamışlardır[14]. Sahil bölgelerindeki bu hakimiyet Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesi sonrasında Doğu Roma olarak nitelenen Bizans İmparatorluğunun hakimiyeti altına girmiştir. M.S. 1204 yılında Bizans Hanedanlarından Komnenosların kurmuş olduğu Trabzon Rum Devletinin egemenliği altında kalmışlardır[19]. 13. ve 14. Yüzyıllarda Selçuklular ve Akkoyunlular bölgeyi hakimiyet altına çalışmışlar ve sınırlarını küçültmelerini sağlamışlardır. Nitekim tam anlamıyla sonuç elde edemese de aldıkları bölgeye başta Çepniler olmak üzere bazı Türk boylarını yerleştirmişlerdir[20]. Bu akınlar sonrasında Çaykara bölgesi sınır bir hal almakta, sınırın alt tarafından İslamiyeti yaşayan Çepni vb. Türk boyları, Trabzon Roma İmparatorluğu tarafında bulunan Çaykara tarafından ise Roma İmparatorluğu tarafından Hristiyanlığın empoze edildiği Kuman Türkleri yanyana kalmışlar ve çarpışmalar yaşanmıştır. 1461 yılına dek Trabzon Rum Devleti şeklinde egemenliğini sürdüren hanedan, Osmanlı Devletinin Doğu Roma İmparatorluğunun başkenti İstanbul’un fethinden sonra Trabzon’u da fethetmesiyle bölge nihai kaderine ulaşmıştır. Fetih sonrası 15-20. Yüzyıllar arasında Of bölgesi önemli bir merkez olarak anılmıştır. Genel itibariyle fetihten sonra bölge Osmanlı’nın, Cumhuriyetin ilanı ile de mirasçısı olarak Türkiye’nin önemli bir bölgesi olarak tarih sahnesinde yerini almıştır.
Bölge Halklarının Dil ve Din Durumu
Anabasis isimli kaynaktan edinilen bilgilere göre M.Ö. 400’lü yıllarda bölgedeki halkların Paganist bir dini eğilim içinde olduğu görülmektedir[5]. Bu durum M.S. 4. yüzyıl başlarında Hristiyanlığın Roma İmparatorluğunca resmen din olarak kabul edilmesine kadar aynen devam etmiştir[21]. Bu tarih itibariyle Hristiyanlık dini halk arasında hızla ve serbestçe yayılmaya başladı. Hrstiyanlaşan bu gruplar, tedrici biçimde hem Doğu Kilisesinin (Ortodoks) hem de devletin resmi dili olan Yunanca/Rumcayı öğrenmek zorunda bırakılmışlardır. Özellikle 10. yüzyıldan sonra, “İncil’in dili dışında bir dilde konuşulan her kelime cehenneme gitmek için işlenen bir günah olarak hesaplanacaktır” şeklinde, papazlar tarafından yapılan telkinler bu dili benimsemede oldukça etkili olmuştur[14]. Bu nedenle bölge halkı yarı kendi dilleri ve yarı rumca konuşmaya başlayarak bugün bile yer yer zayıf ölçüde bilinen Rumca dilinin bilinmesine ve kullanılmasına vesile olmuştur. İzlenen bu Bizans siyaseti, yerel dillerin, inançların ve geleneklerin büyük bir çoğunluğunun belleklerden silinmelerine, kısaca yerli unsurların asimile olmalarına kadar varmıştır. Nitekim Bizans’ın bu tip anlayışı sadece Karadeniz değil, birçok bölgede de uygulandığı bilinen bir gerçektir.
Kaynakça
[1] Fahri DÜZENLİ, Dernekpazarı İlçesi, Pedam Yayınları, 2012.
[2] Haşim ALBAYRAK, Of ve Çaykara, Cantekin Matbaası, 1986.
[3] Necati DEMİR, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesinin Tarihi Altyapısı, Genelkurmay Basımevi, 2005.
[4] Dernekpazarı Tarihi, www.trabzon.org
[5] Ksenophon, Anabasis (Onbinlerin Dönüşü), Sosyal Yayınları, 1998.
[6] Çaykara Tarihi, www.zeleka.com
[7] Devlet Geleneği Kumanlarla Başladı, www.karadenizanaliz.com
[8] Simon Canaşia, Nikoloz Berdzenişvili, Gürcistan Tarihi, Sorun Yayınları, 2000.
[9] Mehmet BİLGİN, Doğu Karadeniz, Tarih, Kültür, İnsan, Ötüken Neşriyat, 2007.
[10] Laszlo Rasony, Doğu Avrupada Türklük, Selenge Yayınları, 2006.
[11] Hurşit SARAL, Tarihsel Süreçte Doğu Karadeniz.
[12] Elizabeth A. Zachariadou, Trabzon ve Türkler (1352-1402), Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 2007.
[13] Yaşar YÜCEL, Fatih’in Trabzon Fethi öncesinde Osmanlı Akkoyunlu İlişkileri, Belleten, 1985.
[14] Of Tarihi, www.zafersen.com
[15] Heath W. Lowry, Trabzon Şehrinin İslamlaşması ve Türkleşmesi, 1461-1583, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi, 2010.
[16] 1872 Trabzon Vilayet Salnamesi, Tercüme: Kudret Emiroğlu, 1995.
[17] Sezgin DEMİRCİOĞLU, Süleyman BİLGİN, Of Nüfus Defteri 1834, 2011.
[18] Kemal Arı, Büyük Mübadele-Türkiyede Zorunlu Göç, 1923-1925, 2012.
[19] İbrahim Tellioğlu, Trabzon Rum İmparatorluğu (1204-1461) Komnenosların Karadeniz Hakimiyeti, Serander Yayınları, 2009.
[20] Süleyman PEKİN, Osmanlılar Döneminde Çepniler, 2011.
[21] Doğu Karadeniz Tarihi, Otonkton Halkları ve Etnik Yapısı, Yusuf KARSLIOĞLU, The Universal Yayınları, 2009
Comments